Aralık 2012
Ceza Anneme İsimli Şarkı Sözü
gözlerim ateşte donmuş bir süre yoktum ortalarda
beni gören herkes beni ben zannetmiş merkez
napıyım bana yardım et Allah
ıslak gözlerin üstüne nur gibi kar yağmış
bahçesinde solmadı tek bir çiçek bile Continue reading…
Orhan Gencebay Bir Araya Gelemeyiz Şarkı Sözü
Yüce dağlar bizi bizden ayırmış
Arkasını göremeyiz sevdiğim
Ferhat bir zamanlar delmiş diyorlar
Dağ bir değil delemeyiz sevdiğim
Baban maaşıma harçlık diyormuş
Anan on binlerce başlık diyormuş
Kısacası bu iş olamıyormuş Continue reading…
Arkasını göremeyiz sevdiğim
Ferhat bir zamanlar delmiş diyorlar
Dağ bir değil delemeyiz sevdiğim
Baban maaşıma harçlık diyormuş
Anan on binlerce başlık diyormuş
Kısacası bu iş olamıyormuş Continue reading…
Sultan Mahmut ile Tıkandı Baba Kısa Hikayesi
Bir gün Sultan Mahmut kılık kıyafetini değiştirip halkın içinde dolaşmaya başlamış. Dolaşırken bir kahvehaneye girmiş oturmuş. Herkes bir şeyler istiyormuş.
-Tıkandı Baba, çay getir!
-Tıkandı Baba, kahve getir!
Bu durum Sultan Mahmut’un dikkatini çekmiş.
– Hele baba anlat bakalım, nedir bu Tıkandı baba meselesi? diye sormuş Tıkandı Baba’ya. – Uzun mesele evlat, demiş Tıkandı baba.
– Anlat Baba anlat! Merak ettim deyip çekmiş sandalyeyi.
Tıkandı Baba da peki deyip başlamış anlatmaya.
– Bir gece rüyamda birçok insan gördüm, her birinin bir çeşmesi vardı ve hepsi de akıyordu. Benimki de akıyordu ama az akıyordu. Benimki de onlarınki kadar aksın diye içimden geçirdim. Bir çomak aldım ve oluğu açmaya çalıştım. Ben uğraşırken çomak kırıldı ve akan su damlamaya başladı. Bu sefer içimden onların ki kadar akmasa da olur, yeter ki eskisi kadar aksın dedim ve uğraşırken oluk tamamen tıkandı ve hiç akmamaya başladı. Ben yine açmak için uğraşırken bir zat göründü. – Tıkandı Baba, tıkandı. Uğraşma artık. dedi. O gün bu gün adım Tıkandı Babaya çıktı ve hangi işe elimi attıysam olmadı. Şimdi de burada çaycılık yapıp geçinmeye çalışıyoruz.
Tıkandı Baba’nın anlattıkları Sultan Mahmut’un dikkatini çekmiş. Çayını içtikten sonra dışarı çıkmış ve adamlarına:
– Her gün bu adama bir tepsi baklava getireceksiniz. Her dilimin altında bir altın koyacaksınız ve bir ay boyunca buna devam edeceksiniz. demiş.
Sultan Mahmut’un adamları peki demişler ve ertesi akşam bir tepsi baklavayı getirmişler. Tıkandı Baba’ya baklavaları vermişler. Tıkandı Baba baklavayı almış, bakmış baklava nefis.
– Uzun zamandır tatlı da yiyememiştik. Şöyle ağız tadıyla bir güzel yiyelim diye içinden geçirmiş. Baklava tepsisini almış evin yolunu tutmuş. Yolda giderken ben en iyisi bu baklavayı satayım evin ihtiyaçlarını gidereyim demiş ve işlek bir yol kenarına geçip başlamış bağırmaya.
– Taze baklava, güzel baklava.
Bu esnada oradan geçen bir adam baklavaları beğenmiş. Üç aşağı beş yukarı anlaşmışlar ve Tıkandı Baba baklavayı satıp elde ettiği para ile evin ihtiyaçlarının bir kısmını karşılamış. Müşteri baklavayı alıp evine gitmiş. Bir dilim baklava almış yerken ağzına bir şey gelmiş. Bir bakmış ki altın. Şaşırmış, diğer dilim, diğer dilim derken bir bakmış ki her dilimin altında altın var. Ertesi akşam adam acaba yine gelir mi diye aynı yere geçip başlamış beklemeye. Sultanın adamları ertesi akşam yine bir tepsi baklavayı getirmişler. Tıkandı Baba yine baklavayı satıp evin diğer ihtiyaçlarını karşılamak için aynı yere gitmiş.
Müşteri hiçbir şey olmamış gibi. – Baba baklavan güzeldi. Biraz indirim yaparsan her akşam senden alırım. demiş. Tıkandı Baba da Peki demiş ve anlaşmışlar. Tıkandı Baba’ya her akşam baklavalar gelmiş ve adam da her akşam Tıkandı Baba’dan baklavaları satın almış. Aradan bir ay geçince Sultan Mahmut.
– Bizim Tıkandı Baba’ya bir bakalım deyip Tıkandı Baba’nın yanına gitmiş. Bu sefer padişah kıyafetleri ile içeri girmiş. Girmiş girmesine ama birde ne görsün bizim tıkandı baba eskisi gibi darmadağın. Sultan.
– Tıkandı Baba sana baklavalar gelmedi mi? demiş.
– Geldi sultanım!
– Peki ne yaptın sen o kadar baklavayı?
– Efendim satıp evin ihtiyaçlarını giderdim, sağ olasınız, duacınızım.
Sultan şöyle bir tebessüm etmiş.
– Anlaşıldı Tıkandı Baba anlaşıldı, hadi benimle gel. deyip almış ve devletin hazine odasına götürmüş.
– Baba şuradan küreği al ve hazinenin içine daldır küreğine ne kadar gelirse hepsi senindir” demiş. Tıkandı Baba o heyecanla küreği tersten hazinenin içine bir daldırıp çıkarmış ama bir tane altın küreğin ucunda, düştü düşecek. Sultan demiş.
– Baba senin buradan da nasibin yok. Sen bizim şu askerlerle beraber git onlar sana ne yapacağını anlatırlar” demiş ve askerlerden birini çağırmış.
– Alın bu adamı Üsküdar’ın en güzel yerine götürün ve bir tane taş beğensin. O taşı ne kadar uzağa atarsa o mesafe arasını ona verin” demiş.
Padişahın adamları peki deyip adamı alıp Üsküdar’a götürmüşler.
– Baba hele şuradan bir taş beğen bakalım, demişler.
Baba, “niçin?” demiş. Askerler:
– Hele sen bir beğen bakalım demişler. Baba şu yamuk, bu küçük, derken kocaman bir kayayı beğenip almış eline.
– Ne olacak şimdi demiş.
– Baba sen bu taşı atacaksın ne kadar uzağa giderse o mesafe arasını padişahımız sana bağışladı. demiş.
Adam taşı kaldırmış tam atacakken taş elinden kayıp başına düşmüş. Adamcağız oracıkta ölmüş. Askerler bu durumu Padişah’a haber vermişler. İşte o zaman Sultan Mahmut o meşhur sözünü söylemiş:VERMEYİNCE MABUD, NEYLESİN SULTAN MAHMUT.
-Tıkandı Baba, çay getir!
-Tıkandı Baba, kahve getir!
Bu durum Sultan Mahmut’un dikkatini çekmiş.
– Hele baba anlat bakalım, nedir bu Tıkandı baba meselesi? diye sormuş Tıkandı Baba’ya. – Uzun mesele evlat, demiş Tıkandı baba.
– Anlat Baba anlat! Merak ettim deyip çekmiş sandalyeyi.
Tıkandı Baba da peki deyip başlamış anlatmaya.
– Bir gece rüyamda birçok insan gördüm, her birinin bir çeşmesi vardı ve hepsi de akıyordu. Benimki de akıyordu ama az akıyordu. Benimki de onlarınki kadar aksın diye içimden geçirdim. Bir çomak aldım ve oluğu açmaya çalıştım. Ben uğraşırken çomak kırıldı ve akan su damlamaya başladı. Bu sefer içimden onların ki kadar akmasa da olur, yeter ki eskisi kadar aksın dedim ve uğraşırken oluk tamamen tıkandı ve hiç akmamaya başladı. Ben yine açmak için uğraşırken bir zat göründü. – Tıkandı Baba, tıkandı. Uğraşma artık. dedi. O gün bu gün adım Tıkandı Babaya çıktı ve hangi işe elimi attıysam olmadı. Şimdi de burada çaycılık yapıp geçinmeye çalışıyoruz.
Tıkandı Baba’nın anlattıkları Sultan Mahmut’un dikkatini çekmiş. Çayını içtikten sonra dışarı çıkmış ve adamlarına:
– Her gün bu adama bir tepsi baklava getireceksiniz. Her dilimin altında bir altın koyacaksınız ve bir ay boyunca buna devam edeceksiniz. demiş.
Sultan Mahmut’un adamları peki demişler ve ertesi akşam bir tepsi baklavayı getirmişler. Tıkandı Baba’ya baklavaları vermişler. Tıkandı Baba baklavayı almış, bakmış baklava nefis.
– Uzun zamandır tatlı da yiyememiştik. Şöyle ağız tadıyla bir güzel yiyelim diye içinden geçirmiş. Baklava tepsisini almış evin yolunu tutmuş. Yolda giderken ben en iyisi bu baklavayı satayım evin ihtiyaçlarını gidereyim demiş ve işlek bir yol kenarına geçip başlamış bağırmaya.
– Taze baklava, güzel baklava.
Bu esnada oradan geçen bir adam baklavaları beğenmiş. Üç aşağı beş yukarı anlaşmışlar ve Tıkandı Baba baklavayı satıp elde ettiği para ile evin ihtiyaçlarının bir kısmını karşılamış. Müşteri baklavayı alıp evine gitmiş. Bir dilim baklava almış yerken ağzına bir şey gelmiş. Bir bakmış ki altın. Şaşırmış, diğer dilim, diğer dilim derken bir bakmış ki her dilimin altında altın var. Ertesi akşam adam acaba yine gelir mi diye aynı yere geçip başlamış beklemeye. Sultanın adamları ertesi akşam yine bir tepsi baklavayı getirmişler. Tıkandı Baba yine baklavayı satıp evin diğer ihtiyaçlarını karşılamak için aynı yere gitmiş.
Müşteri hiçbir şey olmamış gibi. – Baba baklavan güzeldi. Biraz indirim yaparsan her akşam senden alırım. demiş. Tıkandı Baba da Peki demiş ve anlaşmışlar. Tıkandı Baba’ya her akşam baklavalar gelmiş ve adam da her akşam Tıkandı Baba’dan baklavaları satın almış. Aradan bir ay geçince Sultan Mahmut.
– Bizim Tıkandı Baba’ya bir bakalım deyip Tıkandı Baba’nın yanına gitmiş. Bu sefer padişah kıyafetleri ile içeri girmiş. Girmiş girmesine ama birde ne görsün bizim tıkandı baba eskisi gibi darmadağın. Sultan.
– Tıkandı Baba sana baklavalar gelmedi mi? demiş.
– Geldi sultanım!
– Peki ne yaptın sen o kadar baklavayı?
– Efendim satıp evin ihtiyaçlarını giderdim, sağ olasınız, duacınızım.
Sultan şöyle bir tebessüm etmiş.
– Anlaşıldı Tıkandı Baba anlaşıldı, hadi benimle gel. deyip almış ve devletin hazine odasına götürmüş.
– Baba şuradan küreği al ve hazinenin içine daldır küreğine ne kadar gelirse hepsi senindir” demiş. Tıkandı Baba o heyecanla küreği tersten hazinenin içine bir daldırıp çıkarmış ama bir tane altın küreğin ucunda, düştü düşecek. Sultan demiş.
– Baba senin buradan da nasibin yok. Sen bizim şu askerlerle beraber git onlar sana ne yapacağını anlatırlar” demiş ve askerlerden birini çağırmış.
– Alın bu adamı Üsküdar’ın en güzel yerine götürün ve bir tane taş beğensin. O taşı ne kadar uzağa atarsa o mesafe arasını ona verin” demiş.
Padişahın adamları peki deyip adamı alıp Üsküdar’a götürmüşler.
– Baba hele şuradan bir taş beğen bakalım, demişler.
Baba, “niçin?” demiş. Askerler:
– Hele sen bir beğen bakalım demişler. Baba şu yamuk, bu küçük, derken kocaman bir kayayı beğenip almış eline.
– Ne olacak şimdi demiş.
– Baba sen bu taşı atacaksın ne kadar uzağa giderse o mesafe arasını padişahımız sana bağışladı. demiş.
Adam taşı kaldırmış tam atacakken taş elinden kayıp başına düşmüş. Adamcağız oracıkta ölmüş. Askerler bu durumu Padişah’a haber vermişler. İşte o zaman Sultan Mahmut o meşhur sözünü söylemiş:VERMEYİNCE MABUD, NEYLESİN SULTAN MAHMUT.
Oscar Wilde Her İnsan Öldürür Sevdiğini Şiiri
Her insan öldürür gene de sevdiğini
Bu böyle bilinsin herkes tarafından
Kiminin ters bakışından gelir ölüm
Kiminin iltifatından
Korkağın öpücüğünden
Cesurun kılıcından
Kimisi aşkını gençlikte öldürür
Yaşını başını almışken kimi
Biri şehvet’in elleriyle boğazlar
Birinin altındır elleri
Yumuşak kalpli bıçak kullanır
Bu böyle bilinsin herkes tarafından
Kiminin ters bakışından gelir ölüm
Kiminin iltifatından
Korkağın öpücüğünden
Cesurun kılıcından
Kimisi aşkını gençlikte öldürür
Yaşını başını almışken kimi
Biri şehvet’in elleriyle boğazlar
Birinin altındır elleri
Yumuşak kalpli bıçak kullanır
Noel Ve Noel Baba İle Hz. İsa
Hıristiyanlığın Roma’dan, Romalılar’ın da İran’dan aldıkları 25 Aralık tarihi, daha sonra Hz. İsa’nın doğum günü olarak kutlanmaya başlanmıştır. Noel kelimesinin kökeni LatinceNatalis yani doğum kelimesidir. Natalis kelimesi Fransızca’ya geçişinde Noelkelimesi olmuş ve Türkçe’ye de Fransızca’dan geçmiştir. Bir iddiaya göre Noel kelimesi, Galya dilinde Keltçe de yeni anlamına gelen noio ile güneş anlamına gelen hel in birleşmesiyle oluşmuştur ve yeni güneş anlamına gelmektedir. Noel kelimesi o devrin putperest toplumunda yeni yılın başlangıcında yapılan şenliklere ad olarak verilmiştir. Roma İmparatorluğu döneminde halk, mutlu bir olayı karşılamak ve kutlamak için, duygularını noel, noel diye bağırarak dile getirirdi.
Şeytanın Malı İsimli Dini Hikaye
Gafil bir adam bir şeyhin kapısına vardı, Şeytan’dan bir hayli şikayetçi oldu.
– Şeytan beni yoldan çıkartıyor. Beni kandırıp dinimi, ahiretimi mahvediyor. dedi.
Şeyh de ona dedi ki:
– Ey genç adam, senden az önce şeytan gelmişti buraya. O da senden bıkmış, usanmış. Ona yaptığın zulümleri anlatıp şikayet ediyordu. Diyor ki:
– Dünyanın hepsi benim malımdır. O benim malıma göz koymaya, kendi mülkümü elimden almaya çalışıyor. Ben de bu yüzden onun dinine saldırıyorum. Bana zararı olmayan, malıma göz dikmeyen adamla benim ne işim olsun ki!
Tuz ve Su İsimli Kısa Hikaye
Hintli bir yaşlı usta, çırağının sürekli her şeyden şikayet etmesinden bıkmıştı. Bir gün çırağını tuz almaya gönderdi.Yaşamındaki her şeyden mutsuz olan çırak döndüğünde, yaşlı usta ona, bir avuç tuzu, bir bardak suya atıp içmesini söyledi. Çırak, yaşlı adamın söylediğini yaptı ama içer içmez ağzındakileri tükürmeye başladı.
– Tadı nasıl? diye soran yaşlı adama öfkeyle:
– Acı diye cevap verdi. Usta kıkırdayarak çırağını kolundan tuttu ve dışarı çıkardı. Sessizce az ilerdeki gölün kıyısına götürdü ve çırağına bu kez de bir avuç tuzu göle atıp, gölden su içmesini söyledi. Söyleneni yapan çırak, ağzının kenarlarından akan suyu koluyla silerken aynı soruyu sordu: