Aşktan yana söz duyunca
Ben hep seni düşünürüm
Uçsuz hayaller boyunca
Ben hep seni düşünürüm
Yıldızlar kayar yüceden
Renkler sıyrılır geceden
Yüreğim sızlar inceden
Ben hep seni düşünürüm
Aklın ucu değer hiçe
Yol ararım içten içe
Kainat uyur sessizce
Ben hep seni düşünürüm
Korkunun bittiği yerde
Haz duyarım perde perde
Bir mezar görsem bir yerde
Ben hep seni düşünürüm
Zaman hep sonsuza akar
Meyve dökülür, dal kalkar
Çiçeklere bakar bakar
Ben hep seni düşünürüm
Rüzgar eser ilden ile
Sağlıkta bitmez bu çile
Vardan öte, Yokta bile
Ben hep seni düşünürüm.
İyi bir şair idi, Allah rahmet eylesin. Böylesine güzel, sevgi temalı, duygu yüklü şiirlerinin yanında; tolumun aksayan yönlerini eleştirdiği, hiciv ettiği, hatta yerine göre sesini yükselterek bağırdığı, güçlü kafiyeler ve iddialı hecelerle söylenmiş şiirleri de vardır. Tariz, Kinaye, Teşbih, Mecaz-ı Mürsel gibi söz sanatlarını başarılı bir şekilde kullanmıştır şiirlerinde. Kütüphanemde “Akıl Karaya Vurdu”, “Kan Yazısı”, “Vur Emri”, “Suları Islatamadım” ve daha pek çok kitabı bulunur.
Ömrü arayış içinde geçmiş hep. Türkçü imiş önceleri, o uğurda cefalar çekmiş anlattığına göre. Sonraları Türk-İslam ülküsü denilen şeye kapılmış. Son olarak Türklük davasını bir kenara bırakıp Ümmetçi(!) insanların arasına karışarak Akit gazetesinde yazıyordu.
Siyasi görüşü kendisini ilgilendirir. İnsanlar zaman zaman fikir ve saf değiştirebiliyorlar. Yalnız kafama takılan bazı noktalar yok değil. Örneğin:
Bizi kullananı bizim sanmışız
Atılan düğümü çözüm sanmışız
Bakıp elma,kiraz,üzüm sanmışız
Söğütmüşler bilmemişiz vah bize…
Kirli kirli işler dönmüş arada
Kaybetmişler her çekilen kurada
Topluyoruz dedikleri sırada
Dağıtmışlar bilmemişiz vah bize…
Kavgaya sürmüşler ölsünler diye
Küfrümüze kılıf bulsunlar diye
Yıllarca kulumuz olsunlar diye
Eğitmişler bilmemişiz vah bize…
Haramiymiş hakan saydıklarımız
Batıl çıktı haktan saydıklarımız
Ok işlemez kalkan saydıklarımız
Kağıtmışlar bilmemişiz vah bize…”
diyerek, tuttuğu Ülkücülük yolunun yanlış olduğunu, bu yolda kandırıldıklarını idrak ettiğini söyleyen, bunun için hayıflanan bir insan nasıl olur da aynı hataya ikinci kez düşer?
Aynı şiirde;
“Sırtlanlar kürk giymiş kuzu postundan
Haç döküldü çok hacının postundan
Gardaşı gardaştan dostu dostundan
Soğutmuşlar bilmemişiz vah bize…”
diye bahsettiği halde, çok hacının üstünden haç döküldüğünü bile bile nasıl olur da gidip onların arasına karışır?
“…Fikirsizlik gol atarsa fikire
Altın diye sarılırsın bakıra
Güvendiğin eller seni çukura
Çeker amma neden sonra anlarsın…”
diyerek başkalarına nasihat eden, öğüt veren bir insan nasıl olur da, sütten ağzı yandığı halde Altın diye gidip Bakır’a sarılır ve Akit gazetesinde yazar?
Soruları çoğaltmak mümkün…
Vesselam, bütün bunlar kendisinin iyi bir şair olduğu gerçeğini gölgelemez fikrimce. Şiire yeteneği olan Karakoç ailesinin ve Cumhuriyet tarihinin en usta şairiydi bence. Pek çok şiirini ezbere bilirim ve zaman zaman da okurum şiirlerini.
İyi bir şair idi, Allah rahmet eylesin. Böylesine güzel, sevgi temalı, duygu yüklü şiirlerinin yanında; tolumun aksayan yönlerini eleştirdiği, hiciv ettiği, hatta yerine göre sesini yükselterek bağırdığı, güçlü kafiyeler ve iddialı hecelerle söylenmiş şiirleri de vardır. Tariz, Kinaye, Teşbih, Mecaz-ı Mürsel gibi söz sanatlarını başarılı bir şekilde kullanmıştır şiirlerinde. Kütüphanemde “Akıl Karaya Vurdu”, “Kan Yazısı”, “Vur Emri”, “Suları Islatamadım” ve daha pek çok kitabı bulunur.
Ömrü arayış içinde geçmiş hep. Türkçü imiş önceleri, o uğurda cefalar çekmiş anlattığına göre. Sonraları Türk-İslam ülküsü denilen şeye kapılmış. Son olarak Türklük davasını bir kenara bırakıp Ümmetçi(!) insanların arasına karışarak Akit gazetesinde yazıyordu.
Siyasi görüşü kendisini ilgilendirir. İnsanlar zaman zaman fikir ve saf değiştirebiliyorlar. Yalnız kafama takılan bazı noktalar yok değil. Örneğin:
“Yedi baraj plânladık her köye;
Doğacak müreffeh mamur Türkiye…
Kır atı sevenler binsin terkiye,
Şalvarlı, kasketli vatandaşlarım”
diyerek Kır At’ın sahibini kinayeli bir şekilde eleştiren,
“Doğdum ressam ana mebus babadan
Sonra halk çocuğu oldum cabadan
Ak güvercin ithal ettim Küba’dan
Arttırdım bilinci canım yoldaşlar”
diyerek Ak Güvercin’in sahibini kinayeli bir şekilde eleştiren insan neden ampul sahiplerinin yaptıklarına dair tek kelime dahi yazmaz?
“Ülkümüzü Firavunizm çarkında
Öğütmüşler bilmemişiz vah bize…
Olmamışız,olamadık farkında
Tağut’muşlar bilmemişiz vah bize…
Bizi kullananı bizim sanmışız
Atılan düğümü çözüm sanmışız
Bakıp elma,kiraz,üzüm sanmışız
Söğütmüşler bilmemişiz vah bize…
Kirli kirli işler dönmüş arada
Kaybetmişler her çekilen kurada
Topluyoruz dedikleri sırada
Dağıtmışlar bilmemişiz vah bize…
Kavgaya sürmüşler ölsünler diye
Küfrümüze kılıf bulsunlar diye
Yıllarca kulumuz olsunlar diye
Eğitmişler bilmemişiz vah bize…
Haramiymiş hakan saydıklarımız
Batıl çıktı haktan saydıklarımız
Ok işlemez kalkan saydıklarımız
Kağıtmışlar bilmemişiz vah bize…”
diyerek, tuttuğu Ülkücülük yolunun yanlış olduğunu, bu yolda kandırıldıklarını idrak ettiğini söyleyen, bunun için hayıflanan bir insan nasıl olur da aynı hataya ikinci kez düşer?
Aynı şiirde;
“Sırtlanlar kürk giymiş kuzu postundan
Haç döküldü çok hacının postundan
Gardaşı gardaştan dostu dostundan
Soğutmuşlar bilmemişiz vah bize…”
diye bahsettiği halde, çok hacının üstünden haç döküldüğünü bile bile nasıl olur da gidip onların arasına karışır?
“…Fikirsizlik gol atarsa fikire
Altın diye sarılırsın bakıra
Güvendiğin eller seni çukura
Çeker amma neden sonra anlarsın…”
diyerek başkalarına nasihat eden, öğüt veren bir insan nasıl olur da, sütten ağzı yandığı halde Altın diye gidip Bakır’a sarılır ve Akit gazetesinde yazar?
Soruları çoğaltmak mümkün…
Vesselam, bütün bunlar kendisinin iyi bir şair olduğu gerçeğini gölgelemez fikrimce. Şiire yeteneği olan Karakoç ailesinin ve Cumhuriyet tarihinin en usta şairiydi bence. Pek çok şiirini ezbere bilirim ve zaman zaman da okurum şiirlerini.
karakoç ilginç bir şair…hayatının son dönemlerinde dahada ilginçleşti…bazen şairleri insan anlayamıyor…onlar bile kendilerini anlayamıyor…