Üzerime çevrildi
Yüzlerce demir tetik
Aynı anda gerildi
Anne, beni söğüdün gölgesinde vurdular
Öpmeye kıyamadığın
Dal gibi oğlun yere serildi
Üşüştü birer birer
Çakallar üzerime
Üşüştü dört bir yandan
Göğsüme, ciğerime
Anne, beni bir leş gibi
Yiyip talan ettiler
Teşhis edilmem için
Parçamı koydular önüne
Ben bu acılar ülkesinin
İnsana reva görülen
Bütün acılarını tattım
Aç yattım, ekmeğime sabır kattım
Beni milyon kere dövdüler üst üste
Ben bu yolu, kendim seçtim anne
Ben ömrümü kendim kanattım
Geceler tanır beni
Konarım, göçerim ben
Geceler tanır, kan damlar içerim ben
Anne, sen beni unut, karanlığın bağrında
Kırmızılar ekerim
Siyahlar biçerim ben
Suçüstü yakalandım
Bölüşürken kalbimi
Suçüstü kelepçeyle yardılar bileğimi
Anne, ben diyar diyar, umudun savaşçısı
Bir tutam sevgi için
Dağladım gözlerimi
Prometheus’tum zincire vurulurken dağlarda
Ciğerimi kartallara yedirdim
Spartaküs’tüm köleliğin çığlığında
Arslanlara yem oldum, tükendim
Kör kuyuların dibinde Yusuf’tum
Kerbela çölünde Hüseyin
Zindanlarda Cem Sultan
Sehpalarda Pir Sultan
Ve Madımak’ta otuz yedi can
Kaçıncı yok oluşum
Kaçıncı var oluşum bu
Tanrılardan ateş çaldım
Yüzyıllarca tutuştum, üst üste yandım
Bir anka kuşu gibi anne
Bir anka kuşu gibi
Kendimi külümden yarattım.
Yusuf Hayaloğlu