Ali Özdemir Aşk ve Son Aforizması

Aşk ve Son…Sanki bu iki sözcük birbirine derinden ve içtenlikle bağlılar. Birbirini nasıl tamamlıyorlar. Aşk insanın var oluş amacı ve insanı diğer varlıklardan ayıran en büyük olgu, duygu, düşünce ya da şey. Şey diyorum çünkü aşkı anlamlandırmak başlı başına bir hata. Aşkı anlamlandırmak aşkı sınırlandırmak demek. Oysa aşka sınırda konulmaz hudutta.

Bir hastalık gibi Aşk bağımlılık yapan bir şey alkol ve uyuşturucudan daha tehlikeli olmasına rağmen insan nedense varlığının ne olduğunu bile bilmediği bu gizemli sırlı şeyi ister durur. İnsanoğlu Aşkın ne manaya geldiğini bildiğini düşünerek, durmadan Aşkı arıyor ve durmadan aşkı istiyor. Hatta aşk basit bir şeymiş gibi aşkı günlük hayatının içine sokup, aşkı her kelimenin başına veya sonuna konduruyor. Örneğin ”Aşkım eve geldim!” ‘Aşkım seni çok seviyorum.” vb. daha buna benzer birçok şey. Herhalde Aşk sözcüğü kadar fazla kullanılan başka bir sözcük daha yoktur günlük hayatta. Yani şimdi Aşkın karşısına çıkıp  ”ne kadar günlük oldun sen” desem yeridir. Oysa eskiden insanlar aşık oldum diyemezlerdi çünkü o söz ağızdan bir kez çıkınca hem sözün sahibini hem de sözün muhatabını yakıverirdi. Ama şimdi muhatabına ulaşamadan sönüp gidiveriyor. Aşk ve Son. Her işin başıdır. Aşk bir uyanıştır, ölü toprağına gömülmüş olan bir kalbin dirilişidir. Bu sözü söylemişken aklıma Kur’an-ı Kerim’deki ”Sur’a üfleme” olayı geldi. İkinci diriliş neden ”Aşk” olmasın. Sur’a üflemek neden kalplerimizi ikinci kez uyandıran aşk olmasın. Malum Aşk hem bir sondur, hem de bir başlangıçtır. Ne demişler ”Aşk başlayınca bir kere, cümle dertler son bulur.” Bende diyorum ki ”Aşk cümle dertlerin başıdır.” Nasıl olacak hangisi doğru şimdi. Bu bakış açısına göre değişir. Aslında ikisi de doğrudur. Biri Aşkı bulmuş her şeyi unutmuş. Biri Aşkı bulmuş dağlara taşlara düşmüş. İkisi de aynı. Yüzyıllar boyunca var olmuş, yaratılışın hamurunda olan Aşktan bahsediyoruz. Eskilerin büyük önem verdiği, saygı duyduğu bir duygudan, insanı kamilleştiren, olmasaydı Mevlana olmazdı dedirten bir duygudan bahsediyoruz. Ey İnsanlar! Birazcık düşünün. Bunları yazmamın nedeni bugün ”sadece sevmek yetmiyor” diyen bir anlayışa sahip bireyler haline gelmemizdir. Canlar cananlar sevgiyle pişirilen bir tas çorbanın tadını unuttuk. Soframızda her şey olmasına rağmen neyin tadını alabiliyoruz ki. Türlü türlü arayışların içerisine girmiyor muyuz her gün. Birine ”seni seviyorum” dediğinizde lütfen ağzınızdan çıkanı kulağınız iyi duysun ve ona göre hareket etsin. Lütfen ”seni seviyorum” ile başlayan ”fakat” ile devam eden cümleler kurmayın. Sevin ama sakın karşılık beklemeyin. Ben onu seviyorum ama o beni sevmiyor demeyin. Bu gün bu yüzyılda “Aşk” bu yüzden “Aşk” insanlara ve de insanlığa küstü ama maalesef insanlığın haberi yok bu durumdan. Kimsenin de Aşka ihtiyacı kalmamış, kurulan süslü cümlelerin dışında. “Aşk” bütün bu yaşananlar yüzünden hepimizi yargıladı ve ceza olarak da bizi aşksızlığa ve yalnızlığa mahkum etti.
Ali Özdemir 
Çile-i Aşk
31 Mart 2012 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir