Otuz beşe yolun yarısı derken
Kırkı da geçtim yaş ellidir gayrı
İstemesem bile varmayı erken
Ömrümün menzili bellidir gayrı
Sansam da kendimi dün doğmuş gibi
Ak düştü saçıma kar yağmış gibi
Gönlümün bağına yel değmiş gibi
Yaprak dökmüş kuru dallıdır gayrı
Her taşın altından mutlak çıkardım
Suyunu çıkarır taşı sıkardım
Nice yüreklerde ateş yakardım
Tutuşmaz gönüller küllüdür gayrı
Eleyip eleği astıktan sonra
Hazanda hüzünler bastıktan sonra
Gönlümün bülbülü sustuktan sonra
Bana ne dost bağı güllüdür gayrı
Dereyi tepeyi geçemez oldum
Soğuk pınarlardan içemez oldum
Güllerden dikeni seçemez oldum
Baykuş bile bülbül dillidir gayrı
Nazlı canan küsmüş selam salmıyor
El etsem yanıma kalkıp gelmiyor
Beni görse bile bir kez çalmıyor
Sanmam yar eteği zillidir gayrı
Gerçi kıymeti yok artık çalsa da
Güzellik kalmıyor adı kalsa da
Mecnun’un gözünde ceylan olsa da
Leyla da bir bükük bellidir gayrı
Bir kuş olup uçtu şu yarım asır
Dünya kafesinde yaşadım esir
Çalsam da kimseye etmiyor tesir
Gönül sazım kırık tellidir gayrı
Kullar sarılmasın diye yakama
Halimi arz ettim yüce makama
Postaya verecek param yok ama
Dilekçem gözyaşı pulludur gayrı
İşte böyle geçti ömrümün seyri
Bana da ele de olmadı hayrı
Bunca yıl derdiyle düşürdü sayrı
Yaram hem sağlı hem solludur gayrı
Dadaloğlu idim serimden geçtim
Karac’oğlan idim yârimden geçtim
Mevla’nın yolunda pirimden geçtim
Mülkî pişti, Yunus hallidir gayrı
Aslan Avşarbey
(Mülki)
01.10.2018-Eskişehir