Yağız atlar kişnedi, meşin kırbaç şakladı Bir dakika araba yerinde durakladı Neden sonra sarsıldı altımda demir yaylar Gözlerimin önünden geçti kervansaraylar Devamını Oku
Derinden derine ırmaklar ağlar
Uzaktan uzağa çoban çeşmesi
Ey suyun sesinden anlayan bağlar
Ne söyler şu dağa çoban çeşmesi
Gönlünü Şirin’in aşkı sarınca
Yol almış hayatın ufuklarınca
O hızla dağları Ferhad yarınca
Başlamış akmağa çoban çeşmesi
O zaman başından aşkındı derdi
Mermeri oyardı, taşı delerdi
Kaç yanık yolcuya soğuk su verdi
Değdi kaç dudağa çoban çeşmesi
Vefasıs Aslı’ya yol gösteren bu
Kerem’in sazına cevap veren bu
Kuruyan gözlere yaş gönderen bu
Sızmazdı toprağa çoban çeşmesi
Leyla gelin oldu, Mecnun mezarda
Bir susuz yolcu yok şimdi dağlarda
Ateşten kızaran bir gül arar da
Gezer bağdan bağa çoban çeşmesi
Ne şair yaş döker, ne aşık ağlar
Tarihe karıştı eski sevdalar
Beyhude seslenir, beyhude çağlar
Bir sola, bir sağa çoban çeşmesi.
Faruk Nafiz Çamlıbel
Yaşamaz ölümü göze almayan Zafer göz yummadan koşana gider Bayrağa kanının alı çalmayanın Gözyaşı boşana boşana gider Kazanmak istersen sen de zaferi Gürleyen sesinle doldur gökleri Zafer dedikleri kahraman peri Susandan kaçar da coşana gider Bu yolda herkes bir, ey delikanlı Diriler şerefli, ölüler şanlı Yurt için dövüşen başı dumanlı Her zaman bu şandan, o şana gider.