Hz. Muhammed Sıkıntı Hakkında Hadisi Şerif
Buhârî, Mezâlim, 3; Müslim, Birr, 58
filozof sanata, sosyolog edebiyata aşıktır…
∗ Nefs, kelimesi tasavvufta iki manaya gelir. Hayvani nefs ve insani nefs manalarına gelir. Hayvani nefs, bir şeyin özü, zatı, kendisi anlamındadır. Hayvani nefs, yaradılmışlar alemindendir . İnsani nefsin bineği ve bütün şehvetlerin kaynağıdır. His, hareket ve hayat kaynağıdır . Hayvani nefs, beş duyu organı ve diğer kuvveler vasıtasıyla hayatı, eşyayı kavrar. İnsani nefs, Rabbin emrinden olan insani ruh, manevi sıfat anlamındadır. Hayvanlarda bulunmayan bu nefse, konuşan insani nefs , nefs -i natıka da denir. Emr Alemindendir.Allahu Teala tarafından insana üfürülen ruh, bedene taalluk edince nefs adını alır. Yeri iki kaşın arasıdır. İnsanın içi ve dışıyla irtibatlıdır. Asıl hakimiyeti beyin ve manevi bir latife olan kalp üzerindedir. Yürek dediğimiz kanı pompalayan maddi kalple de irtibatlıdır. Bu nefs hayvani nefse mağlup olursa, hayvanların aşağısında şeytanların mertebesine düşebilir. Mevla’nın yardımıyla hayvani nefse galip gelirse, ruhanileşip meleklerden üstün mertebelere çıkabilir.Şayet kalp nefse tabi olursa, o zaman hayvanî nefs ; toprak, su, hava, ateş lâtifelerinin yardımıyla ruh lâtifesinin yolunu keser. İnsanı mütemadiyen aşağılara doğru çeker. Toprak, ibadette gevşekliğe ve Allah’ın emirlerine uymamaya sevk eder. Su, riya ve münafıklığa götürür. Ateş, gazap, kin, hiddet, intikama yöneltir. Hava ise, kibir ve benliğe sevk eder. Böylece nefs , askerleriyle birlikte akıl ve diğer lâtifeleri emrine alır.
∗ Kurban Arapça bir kelime olup, sözlükte yaklaşmak, Allah’a yakınlaşmaya vesile olan şey anlamlarına gelir. Kurban, dini bir terim olarak, Allah’a yaklaşmak ve O’nun rızasına ermek için ibadet amacıyla, belirli şartları taşıyan kurbanlık olabilecek hayvanları usulüne uygun olarak kesmeyi ve bu amaç uğrunda kesilen hayvanı ifade eder. (İbn Âbidin, Reddu’l-Muhtar, VI, 312). Kurban Bayramında kesilen kurbana udhiye, hacda kesilen kurbana ise hedy denir. Akıllı, özgür, yerleşik ve dini ölçülere göre zengin sayılan mümin bir kul, ilahi rızayı kazanmak amacıyla kurbanını kesmekle hem Allah’a yaklaşmakta, hem de maddi durumlarının yetersiz olması sebebiyle kurban kesemeyenlere yardımda bulunmaktadır. (Serahsi, el-Mebsut, XII, 8; İbn Nüceym, el-Bahru’r-Raik, VIII, 197). Bu ibadetin ruhunda Hakka yakınlık ve halka fedakarlıkta bulunma anlayışı vardır. Mezheplerin çoğuna göre udhiyye kurbanı kesmek sünnettir. (İbn Rüşd, Bidayetü’l-Müctehid, Mısır, 1975, I, 429). Hanefi mezhebinde ise tercih edilen görüş, kurbanın vacip olduğudur. (Merğinani, el-Hidaye, IV, 70). Kurban, fıkhi hükmü ne olursa olsun, Müslüman toplumların belirli simgesi ve şiarı sayılan ibadetlerden biri olarak asırlardan beri özellikle milletimizin dini hayatında önemli bir yer tutmaktadır. Kurban, bir Müslüman’ın bütün varlığını gerektiğinde Allah yolunda feda etmeye hazır olduğunun bir nişanesidir.